1997 yılında, ev tipi Alkali su iyonizerlerinin ilk sürümleri dünyanın pek çok bölgesinde şüpheyle karşılandı. O zamana kadar klinik çalışmalar için üretilen cihazlar, artık tüketicinin evinde yerini almaya hazırdı. Ancak, inandırıcı olamayacak kadar çok şey vadeden bu cihazlara başta ABD ve Japonya olmak üzere pek çok ülkede mesafeli yaklaşıldı.
Bilim mucizeyi reddeder. Mucizevi etkileri olan bir suyun evde üretilebilecek olması; insan sağlığında ve yaşam kalitesinde olağanüstü etkiler oluşturacağını iddia etmesi bazı bilim çevrelerinin ve üniversitelerin eleştirileri oklarını yöneltmesine sebep oldu. Geleneksel bilim veya diğer bir tanımla “ana akım tıp” mucizelere inanmayı reddediyordu. 1000 yıllık tebabet sanatının ezbere dönüşmüş söylemlerinin dışında bir sav geliştiren alkali su iyonizeri üreticileri, mutlaka ticari endişelerle hareket ediyor olmalıydılar. Bu “çok şey vadeden” firmalara karşı daha etkin denetim talep eden sivil toplum kuruluşları dahi ortaya çıktı.
Takip eden 3 yıl boyunca yoğun bir belirsizlik dönemi yaşandı. Farklı bir bakış açısını tamamen reddeden bilimsel grupla, en azından bu kadarının mümkün olamayacağını ispatlamak isteyen diğer bir bilimsel grup arasında makale savaşları oluştu. İlk sonuçlar şaşırtıcıydı. İyonizer üreticilerinin önerdiklerinden daha fazlası vardı. Alkalite neredeyse, saç telinden ayak tırnağına kadar her aşamada insan sağlığına katkı üretebiliyordu.
Bilimsel şüphecilik kriterleri; erken dönem sonuçlarını şüpheyle karşılamayı gerektiriyordu. Bu anlamda yazılan bütün makaleler ve klinik çalışmalar tekrar tekrar mercek altına alındı. Sonuç aynıydı. Alkali İyonize suyun hakikaten mucizevi etkileri vardı.
Devam eden süreç, başta California Üniversitesi olmak üzere pek çok üniversitenin Alkali Araştırmaları merkezleri kurmasına yol açtı. Binlerce klinik çalışma yapıldı. Bu gündem, alan sıkıntısı çeken doktora öğrencileri için ilaç gibi gelmişti. Ergenlik dönemindeki kemik gelişim endekslerinden, emziren annelerin süt verimliliğindeki artışa kadar, yüzlerce konu doktora tezi olarak araştırıldı. Çok kısa bir süre içerisinde Alkali SU gerçeği artık bilim dünyası açısından normatif bir olguya dönüşmüştü. Tüketici tarafındaki etkileri muazzam oldu. Alkali yaşam dernekleri kuruldu. Daha ileri giderek Alkali düşüncenin sağlığa etkisini araştıran merkezler geliştirildi ve psikoloji bilimiyle sentez arayışları başladı.
Bugün itibarıyla, gelişmiş toplumlarda Alkali su iyonizerleri “Medikal Cihaz” kabul ediliyor ve kamu kurumları ve STK’lar bu cihazların bedelinin önemli bir kısmını karşılıyor. Planlama zekası; gelecekte kanser ve diyabet hastasının kamuya maliyetini hesaplayıp, bugünden alkali iyonize su içirerek sosyal güvenlik maliyetini düşürmeyi öngörüyor.
Ülkemizde tüketiciler su arıtma sistemlerinin pazarlama çirkinlikleri yüzünden daha büyük bir şüpheyle yaklaştılar konuya. Arıtılmış suya sağlıklı diyen firmalar, şimdilerde bu suyun dejeneratif etkisinden bahsedip tuhaf bir doyurulmuş su tipi öneriyorlardı. Bu büyük çelişki on yıldan daha kısa bir sürede gözlemlenmişti. Üstelik, düyanın pek çok yerinde reverse osmosis sistemi yasaklanmışken, Türkiye’de hergün yeni bir pazarlamacı sunum randevusu istiyordu. Kamusal denetimin eksikliğinin somut bir olgu olduğu ülkemizde, alkali suyun da şüpheyle karşılanması kaçınılmazdı.
Ancak, gelişimin ve değişimin önünde hiçbir tutucu fikir direnemiyor. Yurt dışı kaynakları tarama şansı bulan ilk Alkali Su İyonizeri kullanıcıları -bir anlamda cesaret örneği göstererek- bu cihazları kullanmaya başladılar. Somut ve gözlemlenebilir etkileri çevrelerine anlattılar. Geç reaksiyon veren üniversitelerimiz yakın zamanda konuyu araştırmaya başladılar ve sonuçta “bilimin mucize kabul etmediği” gerçeği yerinde durmakla birlikte, alkali iyonize suyun mucize değil bilimsel bir gerçek olduğu olgusu genel kabul görmeye başladı.
Dünya Sağlık Örgütü 2008 yılında yayınladığı bir deklarasyonda” Dünya üzerinde herkes alkali iyonize su içerse, kanser dahil bütün hastalıklar %80 oranında azalacaktır” demişti. Aynı görüşü paylaşarak ve Türkiye’nin tek ihtisas firması olarak bu alandaki uzmanlığımızı toplumsal iyilik adına her geçen gün geliştirmeye çalışıyoruz.
